2 Eylül 2010 Perşembe

Kim lan bu ibne






Emre ? 
kendinden 3. tekil sahis olarak bahsetmeyi sever. cunku -yanlis anlasilmasin-; ibnedir (hemde buyuk harflerle IBNEDIR), pusttur. 
bazilarinca zeki bir insandir cunku bir cok kisinin ifade etmekte zorlandigi seyleri ifade edebilmektedir. kendi gorusune gore ise tam bir salaktir cunku dusunduklerinin onda birini bile ifade edememektedir. ancak kendisi hakkinda bilgi sahibi olmadan yorum yapan bunyeler genelde yanilirlar, cunku bu sahis; gunese direk bakilirsa kor edecegini bilir, bu nedenle isigini insanlara ayin yuzeyinden yansitir. bu yuzden insanlar ayin cukurlu ve copur yuzunu gorerek onun yuzu zannederler ve buna gore yorum yaparlar. bu adam "ironi yapiyorum lan" ben diyerek ironinin ironisini yaptigi konusunda ironi yapmaktadir aslinda. asosyaldir bir hayli cunku insan denen irka derdini anlatmakta gercekten zorlanmaktadir ve anlatmakla ugrasmanin gereksizligini anlayacak kadar ustundur "insan"dan.
yukardan baktigi icin daha uzagi gorur. megolamandir biraz ancak asla dusunmeden tek kelime etmez. 
kimseye direk asagilayici soz solemez. soz yarisina girmez. bu adam kendini ovuyor diye dusunen yuzeysel insanlarin disinda bu adam kendini overken aslinda ironi yapiyor diyen insanlarin da varligindan heberdardir ama aslinda bu adam kendini overken ironi yapmiyordur. cunku aslinda kendini assagilamasi kelimelerin arasina gizlenmis ufak mesajlarda vuku bulmaktadir.

bu adamin burda olma amaci ise normalde kendi ile konusacak dengi bir insan bulmakta zorlanmasidir bu nedenle icinde biriken ifade enerjisini buraya yansitarak icinden atmaya calisiyordur.



(sonradan ekleme yapilabilitesi yuksek yazi)

4 Haziran 2010 Cuma

The Stoning of Soraya M. - Dikkat: Ateist Yapar

Once filmi ozetleyelim sonra yorumlariz: sahebjam bi gazeteci, yolda arabasi bozuluyor ve sonra zehra ile karsilasiyor. zehra bir gun oncesinde yegeni(soraya-sureyya) taslanarak oldurulmus bir kadin ve sahebjam'in gazeteci oldugunu ogrenince tum yasananlari ona anlatip sesini duyurmasini istiyor. 
film  2008 yapimi, ama Turkiyede 14 mayis 2010da vizyona girdi. bunu ozellikle belirttim ki vizyonu yakindan takip ederim, her yeni filmi izlerim demekti amacim. Film Freidoune Sahebjam'in ayni isimli kitabindan uyarlanarak Betsy Giffen Nowrasteh,  Cyrus Nowrasteh tarafindan senaryolastirilmis. Sayrus denen zat-i muhterem ayni zamanda filmi yonetmis de. Filmin konusu ismiyle musemma: recm. Kocasinin bosanma istegini kabul etmeyen bi kadin, kocasi bosamak icin elinden geleni ardina koymayan bi herif. hatta benim karim orospudur diye iftira atabilen bi serefsiz. bu herif bi hapishanede gardiyan olarak calisiyo yanilmiyosam. Bu herif benim karim orospu diye koy meydaninda bas bas bagirinca seriat mahkemesi toplaniyor ve kadinin taslanarak oldurulmesine karar veriyor.
Mahkeme dediysek de oyle adalet sarayi falan gelmesin gozunuzun onune. muhtar, koyun imami, kadinin kocasi ve bir yalanci sahit var ortalikta. kadinin babasi ogullari falan da geliyor mahkemeye ama prosedur icabi onlarinki. 
Filmde recm'dem cok islam ve kadinin yeri daha cok gozunuze batiyor. Ozellikle su replikte: 
Muhtar İbrahim - Zina ile suclaniyorsun, masum oldugunu ispatlayabilir misin?
Soraya -Suclamayi yapan onlar, onlar ispatlasin sucumu.
Muhtar -Eger ki bir kadin kocasi tarafindan itham edilmisse, masumiyetini ispatlamak kadina duser, yok eger kadin kocasini itham ediyorsa kocasinin sucunu ispatlamak da kadina duser.
Zehra - yani butun kadinlar suclu, butun erkekler sucsuz ...


hurriyette bi haber vardi bu filmle ilgili: iran bu filmin turkiyede gosterimini durdurmak icin bi kac kez yazili mesaj gondermis kultur bakanligina. errrrrtugrul gunay da bu filmi yayinlamamazlik yapamayiz, sadece siddet goruntuleri yuzunden +18 deriz, demis.


filmle ilgili en cok guldugum noktalardan biri de amerikanin islamofobik yaklasimi, antiislam hareketiymis. misyonerlik calismalari falan da soktuk mu araya ooohhhh mis gibi valla.
ama gerci soyle de bisey var ki; seriattan tiksindiriyor sizi bu film, bu baglamda islamiyetten de sogutuyor. ama yasasiiiin diye ciglik atarak iyi ki bizim mustafa kemalimiz vardi, yoksa biz de onlar gibi olurduk nidalari atabilirsiniz. (gulucuk)
haydi bi de hep bir agizdan bagiralim simdi: "turkiye layiktir layik kalacak". tamam nefes al filme don.


gelelim oyunculara:
Zehra- Shohreh Aghdashloo
Sureyya (soraya): Mozhan Marno
Ali: Navid Negahban
Sahebjam: James Cavaziel


sahebjam'in gecelim, diger 3 oyuncu bence sinema tarihinin en iyi rollerini yapmislar. ki ali rolu rolundeki navid negahban sokakta saldiriya ugramis sen nasil boyle bir serefsizlik yaparsin diye. demek ki bu tarz durumlar sadece turkiyede olmuyomus. hani selcuk yonteme bihter seni aldatiyo diyen teyzeler, ya da cakir olunce sela okutan rizeliler gibi insanlar da varmis. ama bu buyuk bir basari bence. rolunun hakkini vermek dedikleri olay aha da bu sanki.
zehra filmin en gercek karakteri, kendisi sureyyanin halasi. korumaci, korkusuz bi sah donemi kadini rolunde. sureyya ise sadece bakislari ile bile cok seyler anlatabiliyor. 
ibrahim, dun yaptiklarin icin umarim allah seni affeder derken bi bakislari var ki, urkunc.


taslanmaya baslanmadan once son sozun nedir diye soruyorlar sureyyaya; bunu bir insana nasil yapabilirsiniz diyor.. imam da karsilik veriyor: allahin emri bu. senin allahini kitabini siye sovesin geliyor.. sovuyosun da zaten kasmiyosun kendini. 


eger ki agir abi modunda takiliyosaniz gozleriniz doluyor filmi izlerken, yok aglak, sulu zirtlak biseyseniz zaten aglamaktan filmi izleyemiyorsunuz.


uzun zamandir ilk kez bir filmden bu kadar etkilendim. uzun zamandir derken en son inglourius basterds'i izledikten sonra bu kadar konusmustum.  neyse ben derim ki oturun izleyin sonra da ziril ziril aglayin. ben9/10 dedim filme.

2 Haziran 2010 Çarşamba

Benim ve Roz'un Sonbahari (Bildigin zaman Kaybi)



2009 yapimiymis. handan ozturk diye de bi hatun hem okumus hem yazmis hem de yonetmis. sanirim handan ozturk'un de sanirim ilk filmi. serkan altunorak, oznur kula falan oynuyo basrollerde. ki ikisini de tanimam. ama arastirmaci gazetecilik ruhum kabardi, icimdeki ugur dundar canlandi ve serkan altunorak'in melekler korusun dizisinde oynadigini ogrendim.


neyse; filme gelince :  bence acin bilgisayarinizi, google gorsellerde hasankeyf aramasi yaptirin. ve oturup o fotograflari inceleyin.. inanin bu filmi izlerken belki de o kadar haz almayacaksiniz. sadece manzara icin yapilmis gibi geliyor. politik mesajlar vermeye kalkilmis ama askida kalmis.. ha lutfen kimse cikip da bana o filmdeki mesajlari anlamak icin zeka lazim falan da demesin. herkes biliyor ilisu barajiyla ilgili gercekleri. politik mesaj kaygisiyla film yapmak gibi bir dusuncen varsa, o mesaji insanin gozune sokman gerekir ki, a ha politik film diyebilelim. filmi izlerken icim bayildi resmen. serkan altunorak da bence melekler korusun dizisine devam etsin.. sinema falan ona gore degil. metin karakteri cok yapmacik geldi cunku bana. oyuncu kadrosunda gorunen serra yilmaz sanirim 10 saniye falan var filmde. ve inanilmaz kotu bir aksan, sive konusma vs. oturmamis. serra da gitsin lutfen italyanca filmlerde oynasin. ferzan''in yeni projesine falan girsin.


filmdeki tek gercek karakter belki de sores'ti. gerci roz'un da performansi yabana atilcak gibi degil. ama tijen karakteri de cok gereksizdi .
sozun ozu: 4/10 diyorum ki o da sadece filmdeki 2 sey icin. biri hasankeyf manzarasi digeri de yaklasik 45 saniye suren bi ninni icin. tamam sustur icindeki fasisti de dinle once o ninniyi. kurtce diye honkurme hemen.


yine dagittik ve toparlamak icin derim ki: cok uzuuuunn bos vaktiniz varsa izleyin. yoksa bildigin zaman kaybi



olur

24 Mayıs 2010 Pazartesi

The Shutter Island - Zindan Adasi


tema; 1954'te geciyor:  Massachussets sahili aciklarindaki bir adada suc islemis akil hastalarinin tedavi edildigi hastanedeki bir katilin esrarengiz sekilde kaybolusunu sorusturmakla gorevlendirilen Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve Chuck Aule (Mark Ruffalo) adli iki polisin bas donduren hikayesi konu ediliyor. daniels adaya gelir gelmez halusinasyonlar, nazilerle baglantili gecmisi ve kaybettigi karisiyla ilgili kabuslar gormeye baslar. adada karsilastigi gizemli olaylar ve ilginc ipuclari onu tamamen farkli bir bilmecenin cozumune goturecektir...


 martin scorsese'nin tarzini cok sevmeyenlere bile hitap eden;sanitarium, thriller, gizem, ozellikle de "the beautiful mind"i sevenlerin begenecegi cinsten bir film ki genelde akli oyunlari ile kiyaslandigindan ( zihnin insana oynadigi oyunlar vs ) onu sevdiyseniz ama daha karanlik , daha mutsuz sonlari olan filmleri seviyorsaniz bu filmi de cok seversiniz
scorsese'nin di caprio'ya asik olduguna iyice inanmaya basladim ben filmle. di caprio degil de bi baskasi (edward norton mesela) oynasaymis cok daha super olurmus.Atmosferler,adanin dogal guzelligi,gizemli senarya,kurgu ve muzikler gercekten cok etkileyici...Cekim icin gercekten guzel mekan secilmis...Adanin o urkutucu dogasi filmin gerilim oranini dahada artiriyor.. yer yer filmde bazi sahneleri montaj gibi  goruyorsunuz; 1954 de gecen bir film degil de harbiden 1954 yapimiymis gibi hissettiginiz oluyor. ozellikle di caprionun kayaliklarda oldugu sahnede.. filmle ilgili yazacaginiz en ufak bir cumle bile direkt spoiler olarak gecer ve o da izlemeyenlerin butun keyfini kacirir gibime geliyor.. mutlaka izlenmesi gereken bir film oldugu konusunda da israrliyim.
hatta turkiyede genelde film isimleri orjinalinden bire bir ceviri degil de filme en yakin isim olarak secilir. o yuzden bu filmin adini ben olsam "beyin amciklamasi" koyardim.


5 Mayıs 2010 Çarşamba

PeaCock

PeaCock;

2010 Amerikan yapimi. Michale Lander yonetmis ve ayni zamanda senaryoyu yazarken de Ryan O Roy’a yardim etmis. Cillian murphy, susan sarandon ve Ellen page var basrolde.

İsmine bakip da tavuskusuyla baglantili biseyler aramayin filmde. Her ne kadar bende (pea cock) bezelye pipili bi adamin hikayesi gibi cagrissa da olayin gectigi kasabanin ismiymis peacock.
Cocukken annesinin davranislari sonucu sizofren olan john’un hikayesi. John geceden sabaha kadar Emma rolunde. Kendine gore hala uyuyor olan john icin kahvalti hazirlayip camasir bulasik yikayan bir ev kadini. John da gunduzleri bir bankadar calisiyor. Fakat daha sonra raydan cikan bir trenin john(emma) nin evinin bahcesine dalmasiyla emma daha aktif bir rol aliyor john’un hayatinda. Tum film film sitelerinde gerilim ve psikolojik olarak taglense de imdb’nin dedigi gibi aslinda dram agirlikli bir film.
Cillian Purphy bu filmdeki performansi ile bence “Actor in a Leading Role” dalinda academy odullerine aday olabilir. Inanilmaz bir is cikarmis. Hem john hem de emma olarak.
Susan sarandon icin soylenecek pek bisey zaten yok. Tum ihtisamiyla ben burdayim diyor hatun kisisi. Film uzerindeki etkisi oldukca goz onunde.
Baslarda eee simdi? Ee bu mu yani derken film birden hareketleniyor. Ama sonunda yine eeee sonra? Deyip apisiyorsunuz. Pek bi askida kalmis filmin sonu. Oyle beklenen, tahmin edilen bir finali yok acikcasi. Zart diye bitiyor. Cok gise filmi gibi degil. Kult seviyorsaniz izleyin. Ama yok ben silahlar vurdular kirdilar isterim diyorsaniz da ATESLE YAKLASMA derim.
Alin filmi, gecin yataginiza, izleyin bitirin ve uyuyun. Sonrasini dusunmeden. Direkt dalin uykuya. Sinema Sinemada izlenir abi diyosaniz da filmden sonra lahmacun falan yemeye gidin. Ha bu arada sakin sinema sinemada izlenir cumlesini yaninizda birileri varken kullanmayin.. hepimiz biliyoruz kimin ne oldugunu. Birbirimizi yemeyelim.


3 Mayıs 2010 Pazartesi

Persepolis

Klasik bir fransiz oryantalizm tutkusu ve gunah cikarma cabasi sonucu ortaya cikmis, iyi konunun kotu bir sekilde islendigi animasyon filmi. Aslinda bildigin cizgi film. Hatta 1980lerin teknolojisiyle yapilmis, eskiden o TRT 2 de yayinlanan salak italyan cizgi cizgi filmleri gibi bir film.

Konu 1970lerin sonundan itibaren Iran'da yasam. Sah Riza Pehlevi'nin indirilmesi, islam devrimi ve sonrasi. Bu sartlarda kadin olmak, hatta insan olmak.
Su an burayi takip eden insanlarin buyuk bir kisminin apolitik olduguna inaniyorum. (yok yok ustune alinma sen degilsin onlar birazdan gelecek)...Chernobil sonrasinda asiri radyasyon yuklenmis bunyelerin, okumakla arastirmakla pek fazla ilgisi olmayan ziyanlarin da anlayabilecegi sekilde anlatilmis. Hem dram, hem komedi,hem politika, hem aksiyon.. her sey bi sekilde aralara serpistirilmis durumda.
Marjane Satrapi hem yazmis hem de yonetmis, gayri bu canindan bezmis...kendi cocukluk ve genclik donemini anlatmis filmde. Iranda yasak olmasina ragmen Abba, Michael Jackson, Iron Madien albumlerini bulma cabasi. Filmin bu sahnesinde kadikoyde porno satan adamlari gorur gibi oldum. yaniniza yanasir ve sessizce elindeki cd'leri saymaya baslar. Bu da oyle bi goruntuydu.
Sonrasinda ulkedeki baskilar, bu baskilardan kurtulmak icin size sunulan iki alternatif. Aslinda sunulan da degil. Ya ulkeyi terk edeceksiniz (ki bu pek de kolay degil) ya da evelenceksiniz. Marjane ikisini de deniyor aslinda bu filmde ama sanirim ikisinde de basarili olamiyor.

Filmde asil takip edilmesi gereken marjane'den ote buyukanneydi bence. Filmin en gercek karakteriydi kendisi. Anaaa ayni benim babaannem lan diyorsunuz icinizden. Ki kendisi filmin en gercek karakteri oldugu gibi, tek komedi unsuru ayni zamanda.

Bu film daha gelismis bir teknoloji kullanilsaydi aslinda cok daha keyifle izlenebilirdi. Ama bu teknolojiyle goz bozucu olmus. Basiniz donuyo ara ara.
Cok slklLirsaniz izleyin. ama etrafinizda ayy jnm choq gusLL olmssn gibi konusan bol GDO'lu kizlar varsa izletin.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Mine Vaganti - Bir Ferzan Ozpetek Klasigi


Bence senaryosu, kurgusu, oyunculuklari ve muzikleri ile ferzan ozpetek’in en guzel filmidir mine vaganti. Filmin ana temasi escinsellik gibi gorunse de en zevkli tarafi alt metinlerin dikkatli okunmasi. Babaannenin verdigi hayat mesajlari. Mutlu olmak istiyorsan baskalarinin sana dayattiklarini degil kendi istediklerini yasaman gerekir. Sonrasinda, turkler ile italyanlar ne kadar da cok benzesiyormusuz diyorsunuz. Ben escinselim diyen cocugunu evlattiktan reddeden bir baba, acaba insanlar duymus mudur korkusuyla sokaga bile cikmak istemeyen bir aile, doktor gorunce acaba bunun tedavisi var midir diye soran, ama yine de ogluna karsi komsularin igneli saldirisina karsi kalkanlarini acan bir anne, evde olup biten her seyin farkinda olan ama asla sesini cikarmayan ve torunlarini surekli koruyan bir babaanne. Ve en guzel yanlarindan biri ferzan ozpetek icin kliselesmis sezen aksulu bir soundtrack. Filmin en guzel yerinde en guzel sesiyle cikiyor karsiniza. Klise demisken soylemeden gecmek olmaz: serra yilmazin olmamasi da hos olmus sanki. Ne kadar iyi olursa olsun oturmuyordu ferzan filmlerine.

riccardo scamarcio (tommaso); filmin en iyi performansi. Adam sadece bakislari ile bile o kadar cok sey anlatabiliyor ki Gercekten escinsel mi acaba diye dusunuyorsunuz. Ozellikle de marco (Carmine Recano) ile sevisme sahnesinde.

nicole grimaudo(alba); imkansiz bir ask benim istedigim, o yuzden tum duygularimi icime gomup onun mutluluguyla mutlu olmam gerekir olayini cok guzel yansitmis. Ozellikle de sahilde tommaso ile marco’yu izlerken ki bakislari cok duyguluydu.

Ve final, hayatimda izledigim en guzel intihar sahnesi. Buyukannenin makyajini yapip, suslenip puslenip pastalara saldirmasi. Gelmis gecmis en guzel intihar sahnesidir bence.
Ozetle izlenesidir; hatta mutlaka izlenmelidir.


27 Mart 2010 Cumartesi

An Education - Ask Dersi

Ask Dersi - An Education


anlamam su Turkiye'deki film isimlerinin turkcelestirilmesindeki mantigi. egitimi ask dersi diye cevirmek de neyin nesi.. neyse bunu sonra irdeleriz. ben film hakkinda konusayim biraz.


16 yasinda henuz lisede okuyan kiz ile 30lu yaslarinda bir adamin iliskisini anlatan bir film.kimileri hayallerini yasarken, baskalarinin gerceklerini katletmesine aldirmamasini cok guzel anlatmis bence. bu arada basrolde oynayan carey mulligan ve peter sarsgaardin bu konuda cok basarili olduklarini dusunmekteyim.

iddia ediyorum ki; bu film bir baskasinin ellerinde cok daha farkli olurdu. o film mesaja bogulurdu. adama subyanci etiketini yapistirip, seyircinin ondan nefret etmesi kin duymasi saglanirdi. oysa bu filmde oyle sakin bir akis var ki; hikaye abartilmadan, mesaj kaygisi gutmeden anlatiliyor ve temelde akan hikaye sakinlikle birlesince cok daha rahatsizlik verici oluyor. bir ara adami sevimli bulurken sonra gicik oluyorsunuz.. ve bu ikilemden dolayi da iyiden iyiye rahatsiz oluyorsunuz.

baba ve anne modellerine de dikkat ederek izlenmeli. o kadar tanidik ve o kadar samimi ki, tencereden cikmayan kirlerle cebellesen, evinden fazlasi olmayan dunyasina sıkısmis bir anne..

sonra baba; onceleri hayatini egitime adamak zorundasin, oxforda girmek icin her seyden fadakarlik yapmak zorundasin olayini kizina empoze etmeye calisirken, davidle tanistiktan sonra birden donusuveriyor.. aklima su fikra geldi:

17 yasindaki bir kiz annesine iki aydir adet gormedigini soyler. annesi cok tedirgin olur ve eczaneye bir hamilelik testi almaya gider. sonuc: kiz hamiledir. anne cildirir. bagirir cagirir ve bunu yapan hangi domuz? bilmek istiyorum der. kiz telefon acar ve yarim saat icinde evin onunce bir ferrari durur. icinden hafif kirlasmis saclari ve cok pahali bir elbise icinde yakisikli bir adam iner ve eve girer. anne, baba ve kizla beraber otururlar. adam kiziniz durumu anlatti, kisisel durumumdan dolayi kizinizla evlenemem der..ancak tum sorumlulugu aliyorum.

eger bir kiz cocugu olursa: annesine bir ev, bir yazlik ve bir milyon dolarlik banka hesabi

eger bir erkek olursa: birkac fabrika, bir ev, bir yazlik ve bir milyon dolarlik bir banka hesabi

ikiz olursa, her ikisine de 500bin er dolarlik banka hesabi verecegim. ancak dusuk olursa..

o ana kadar sessizce bekleyen baba, elini adamin omzuna dostca koyar ve soyle der: e o zaman tekrar denersin evladim..

6 Şubat 2010 Cumartesi

Cezaevinde Dugun

duyduk ki, vatan sevgisini her seyden onde tutan, cezaevine girerken 60 kilo olan kucucuk, minicik, milli kahramanimiz, icerden bayaa bi semirmis, danayken olmus bildigin okuz. hal boyle olunca bu cocuk buyudu kocaman ADAM oldu nidalari esliginde evlendirilmeye karar verilmis.
ve cezaevindeyken evlendirilmis. ve nikah sahitliğini infaz koruma memurlari yapmis.
yazik olmus. keske bekleseydi bir iki hafta daha. nasil olsa erhan abisi 3-5 gune kalmaz gardiyan olacaktı.

gerci bu durumda olan yine erhan abiye olacak.. icerde kahraman'la, disarda da kahramanin karisiyla i,lgilenmek agir gelir. ama milli dayanisma ruhumuz var bizim..
haydi alperenler toplanın. ogünün karısına ogünsüzlüğü hissetirmeyin